31 Aralık 2009

HOŞGELDİN 2010...

Şeker gibi tatlı, rüya gibi güzel bir yıl geçirmenizi diliyorum..
iyi yıllar

04 Aralık 2009

KEDİ YAKALAMACA

HAYDİ KEDİYİ YAKALAMAYA ÇALIŞALIM. KEDİNİN ETRAFINDAKİ AÇIK YEŞİL DAİERELERE TIKLAYARAK, KEDİYİ ÇEMBER İÇİNE ALIN. AMA BU SANDIĞINIZ KADAR KOLAY DEĞİL. OYUNA TEKRAR BAŞLAMAK İÇİN SOLDAKİ "RESET" BUTONUNA BASIN. HEPİNİZE KOLAY GESİN.

BAŞLA




27 Kasım 2009

11 Kasım 2009

Çim Adam



Malzemeler:

1 adet ince kadın çorabı, küçük bir kap dolusu toprak, çim tohumu, talaş, su, ikisi büyük biri küçük 3 adet düğme veya boncuk, yapıştırıcı.


Yapılışı:
Elimizdeki toprağı çim tohumumuzla karıştırıp kadın çorabının içine boşaltalım. Bir marangozdan elde ettiğimiz talaşımızı ise onun üzerine dökerek çorabımızın ağzını sıkıca bağlayalım. Çim tohumlarının bulunduğu kısım üste gelecek şekilde çorabı ters çevirelim. Bu toprağı her gün düzenli olarak sulayalım. Her gün düzenli olarak sulanan topraktaki tohumlar, bir süre sonra yeşermeye başlar. Son olarak düğme, boncuk gibi malzemeleri çorap üzerine yapıştırıp ağız, göz ve burun yapımında kullanabiliriz.

(Not: Resim; anlatımı kolaylaştırma amaçlı olup, netten alıntıdır.)



29 Ekim 2009

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI

CUMHURİYET

Biziz bu memleketin,
Kanı, iliği, eti.
Yirmi dokuz Ekim'de,
Kurduk Cumhuriyet'i.

Yirmi dokuz Ekim'de
Yeni bir ay parladı.
İşte bu parlak ayın,
Cumhuriyettir adı.

Yirmi dokuz Ekim'de
Bütün ışıklar yansın.
Caddeler baştan başa
Bayraklarla donansın.

Elele tutuşalım,
Hiç değişmez bu niyet.
Yaşasın Türk Milleti,
Yaşasın Cumhuriyet.


Cumhuriyetimizin 86. yılını kutluyoruz.
Ulusumuza hayırlı ve kutlu olsun...

24 Eylül 2009

19 Eylül 2009

14 Ağustos 2009

15 Temmuz 2009

ABLA OLDUM...!!! :)


BİR AY ÖNCE (19 HAZİRAN'DA) ABLA OLDUM. BİR KIZ KARDEŞİM DÜNYAYA GELDİ. ADI "ELVAN". O KADAR MUTLUYUM Kİ... DOĞACAĞI GÜNÜ SABIRSIZLIKLA BEKLEDİM. BİR AN BİLE YANINDAN AYRILMAK İSTEMİYORUM. GECE AĞLADIĞINDA BİLE, YATAĞIMDAN KALKIP KARDEŞİMİN YANINA KOŞUYORUM. ANNEMİN DEDİĞİNE GÖRE, ONUN EN BÜYÜK YARDIMCISIYMIŞIM. BENİM GİBİ BİR ABLASI OLDUĞU İÇİN ELVAN ÇOK ŞANSLIYMIŞ. UYUTURKEN, MAMA YEDİRİRKEN, ALTINI DEĞİŞTİRİRKEN ANNEME HEP YARDIMCI OLUYORUM ÇÜNKÜ... ABLA OLMAK ÇOK GÜZEL BİR ŞEYMİŞ. KARDEŞİMİ ÇOOOKK SEVİYORUM.

12 Haziran 2009

BUGÜN İLK KARNEMİ ALDIM

BUGÜN, ANA SINIFINI BİTİRİP İLK KARNEMİ ALDIM. ÇOK MUTLUYUM. KARNEM ÇOK GÜZEL. BÜTÜN BİR SENE HEM ÇOK GÜZEL ŞEYLER ÖĞRENDİK, HEM DE ÇOK EĞLENDİK. ÖĞRETMENİME ÇOK TEŞEKKÜR EDİYOR, ELLERİNDEN ÖPÜYORUM. ÖĞRETMENİMDEN VE ARKADAŞLARIMDAN AYRILDIĞIM İÇİN DE ÜZÜLDÜM. BELKİ BAZI ARKADAŞLARIMLA BİRİNCİ SINIFTA YİNE AYNI SINIFTA OLURUZ. TÜM SINIF ARKADAŞLARIMA VE DİĞER ÖĞRENCİ ZİYARETÇİLERİME ÇOK GÜZEL BİR YAZ TATİLİ DİLİYORUM.

ÖĞRETMENİM VE SINIF ARKADAŞLARIMDAN BAZILARI...



ÖĞRETMENİM, BEN VE İLK KARNEM...



11 Mayıs 2009

RAPUNZEL


Bir zamanlar bir kadınla kocasının çocukları yokmuş ve çocuk sahibi olmayı çok istiyorlarmış. Gel zaman git zaman kadın sonunda bir bebek beklediğini fark etmiş.
Bir gün pencereden komşu evin bahçesindeki güzel çiçekleri ve sebzeleri seyrederken, kadının gözleri sıra sıra ekilmiş özel bir tür marula takılmış. O anda sanki büyülenmiş ve o marullardan başka şey düşünemez olmuş.
“Ya bu marullardan yerim ya da ölürüm” demiş kendi kendine. Yemeden içmeden kesilmiş, zayıfladıkça zayıflamış.
Sonunda kocası kadının bu durumundan öylesine endişelenmiş, öylesine endişelenmiş ki, tüm cesaretini toplayıp yandaki evin bahçe duvarına tırmanmış, bahçeye girmiş ve bir avuç marul yaprağı toplamış. Ancak, o bahçeye girmek büyük cesaret istiyormuş, çünkü orası güçlü bir cadıya aitmiş.
Kadın kocasının getirdiği marulları afiyetle yemiş ama bir avuç yaprak ona yetmemiş. Kocası ertesi günün akşamı çaresiz tekrar bahçeye girmiş. Fakat bu sefer cadı pusuya yatmış, onu bekliyormuş.
“Bahçeme girip benim marullarımı çalmaya nasıl cesaret edersin sen!” diye ciyaklamış cadı. “Bunun hesabını vereceksin!”
Kadının kocası kendisini affetmesi için yalvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları nasıl canının çektiğini, onlar yüzünden nasıl yemeden içmeden kesildiğini bir bir anlatmış.
“O zaman,” demiş cadı sesini biraz daha alçaltarak, “alabilirsin, canı ne kadar çekiyorsa alabilirsin. Ama bir şartım var, bebeğiniz doğar doğmaz onu bana vereceksiniz.” Kadının kocası cadının korkusundan bu şartı hemen kabul etmiş.
Birkaç hafta sonra bebek doğmuş. Daha hemen o gün cadı gelip yeni doğan bebeği almış. Bebeğe Rapunzel adını vermiş. Çünkü annesinin ne yapıp edip yemek istediği bahçedeki marul türünün adı da Rapunzel’miş.
Cadı küçük kıza çok iyi bakmış. Rapunzel oniki yaşına gelince, dünyalar güzeli bir çocuk olmuş. Cadı bir ormanın göbeğinde, yüksek bir kuleye yerleştirmiş onu. Bu kulenin hiç merdiveni yokmuş, sadece en tepesinde küçük bir penceresi varmış.
Cadı onu ziyarete geldiğinde, aşağıdan “Rapunzel, Rapunzel! Uzat altın sarısı saçlarını !” diye seslenirmiş. Rapunzel uzun örgülü saçlarını pencereden uzatır, cadı da onun saçlarına tutuna tutuna yukarı tırmanırmış.
Bu yıllarca böyle sürüp gitmiş. Bir gün bir kralın oğlu avlanmak için ormana girmiş. Daha çok uzaktayken güzel sesli birinin söylediği şarkıyı duymuş. Ormanda atını oradan oraya sürmüş ve kuleye varmış sonunda. Fakat sağa bakmış, sola bakmış, ne merdiven görmüş ne de yukarıya çıkılacak başka bir şey.
Bu güzel sesin büyüsüne kapılan Prens, cadının kuleye nasıl çıktığını görüp öğrenene kadar hergün oraya uğrar olmuş. Ertesi gün hava kararırken, alçak bir sesle “Rapunzel, Rapunzel! Uzat altın sarısı saçlarını !” diye seslenirmiş. Sonrada kızın saçlarına tutunup bir çırpıda yukarı tırmanmış.
Rapunzel önce biraz korkmuş, çünkü o güne kadar cadıdan başkası gelmemiş ziyaretine. Fakat prens onu şarkı söylerken dinlediğini, sesine aşık olduğunu anlatınca korkusu yatışmış. Prens Rapunzel’e evlenme teklif etmiş, Rapunzel’de kabul etmiş, yüzü hafifçe kızararak.
Ama Rapunzel’in bu yüksek kuleden kaçmasına imkan yokmuş. Akıllı kızın parlak bir fikri varmış. Prens her gelişinde yanında bir ipek çilesi getirirse, Rapunzel’de bunları birbirine ekleyerek bir merdiven yapabilirmiş.
Her şey yolunda gitmiş ve cadı olanları hiç farketmemiş. Fakat bir gün Rapunzel boş bulunup da. “Anne, Prens neden senden daha hızlı tırmanıyor saçlarıma?” diye sorunca herşey ortaya çıkmış.
“Seni rezil kız! Beni nasıl da aldattın! Ben seni dünyanın kötülüklerinden korumaya çalışıyordum!” diye bağırmaya başlamış cadı öfkeyle. Rapunzel’i tuttuğu gibi saçlarını kesmiş ve sonrada onu çok uzaklara bir çöle göndermiş.
O gece cadı kalede kalıp Prensi beklemiş. Prens, “Rapunzel, Rapunzel! Uzat altın sarısı saçlarını !” diye seslenince. cadı Rapunzel’den kestiği saç örgüsünü uzatmış aşağıya. Prens başına neler geleceğini bilmeden yukarıya tırmanmış.
Prens kederinden kendini pencereden atmış. Fakat yere düşünce ölmemiş, yalnız kulenin dibindeki dikenler gözlerine batmış. Yıllarca gözleri kör bir halde yitirdiği Rapunzel’e gözyaşları dökerek ormanda dolaşıp durmuş ve sadece bitki kökü ve yabani yemiş yiyerek yaşamış.
Derken bir gün Rapunzel’in yaşadığı çöle varmış. Uzaklardan şarkı söyleyen tatlı bir ses gelmiş kulaklarına.
“Rapunzel! Rapunzel!” diye seslenmiş. Rapunzel, prensini görünce sevinçten bir çığlık atmış ve Rapunzel’in iki damla mutluluk göz yaşı Prensin gözlerine akmış. Birden bir mucize olmuş, Prensin gözleri açılmış ve Prens görmeye başlamış.
Birlikte mutlu bir şekilde Prensin ülkesine gitmişler. Orada halk onları sevinçle karşılamış. Mutlulukları ömür boyu hiç bozulmamış.



09 Mayıs 2009

CANIM ANNEME...

BÜTÜN ANNELERİN ANNELER GÜNÜNÜ KUTLUYORUM VE OKULDA ÖĞRENDİĞİM BİR ŞİİRİ ANNEME ARMAĞAN EDİYORUM. ANNECİĞİM, SENİ ÇOK SEVİYORUM...

ANNEM
Senin hakkını nasıl öderim anne
Bana can verensin
Beni büyütensin
Bana ninniler söylersin
Uzat o güzel ellerini
Dünyanın en güzel öpücüğünü kondurayım...

28 Nisan 2009

23 NİSAN RESİMLERİM...

OKULDAKİ 23 NİSAN GÖSTERİMİZDEN FOTOĞRAFLAR... MAVİ KOSTÜMLÜ OLAN BENİM. :) SOĞUK VE AŞIRI RÜZGARLI BİR HAVAYA RAĞMEN ÇOK GÜZEL BİR GÖSTERİ OLDU.





18 Şubat 2009

"ATATÜRK MÜZESİ"NDEYİZ...

GEÇEN AY ANNEM VE BABAMLA BİRLİKTE İSTANBUL ŞİŞLİ'DEKİ "ATATÜRK MÜZESİ"Nİ ZİYARETE GİTTİK. (RESİMDEKİ PEMBE BİNA) SADECE ÜÇ KATI ZİYARETE AÇIK. GİRİŞ ÜCRETSİZ. İMKANI OLAN HERKES MUTLAKA GİDİP GÖRMELİ. ATATÜRK'ÜMÜZÜN GİYSİLERİNDEN, SU İÇTİĞİ MATARAYA KADAR BİR ÇOK ÖZEL EŞYASI SERGİLENİYOR. EN SONKİ HALİYLE AYNEN KORUNMUŞ HEPSİ. HATTA ALTIN SARISI SAÇLARINDAN BİR TUTAM BİLE VAR. BUNLARDAN HARİÇ, DUVARLARDA DA YİNE ATAMIZA AİT FOTOĞRAFLAR ASILI. HEPSİ O KADAR ETKİLEYİCİYDİ Kİ... MÜZEDEN ÇIKARKEN ZİYARETÇİ DEFTERİNE DE YAZMAYI UNUTMADIK TABİİ. ERTESİ GÜN OKULDA ÖĞRETMENİME VE ARKADAŞLARIMA DA GÖRÜP ÖĞRENDİKLERİMİ ANLATTIM. ANNEMLE BABAM, BİRAZ DAHA BÜYÜDÜĞÜM ZAMAN BENİ ANITKABİR'E DE GÖTÜRECEKLERİNE SÖZ VERDİLER.







02 Ocak 2009

OKULDA YENİ YILI KUTLADIK

31 ARALIK GÜNÜ OKULDA YENİ YILI KUTLADIK. ANNE VE BABALARIMIZ DA BİZE KATILDILAR. YENİ YIL İLE İLGİLİ ŞARKI VE ŞİİR GÖSTERİMİZ OLDU. PASTA DA KESTİK. SINIF ARKADAŞLARIMIZDAN BİRİNİN ANNESİ NOEL BABA KILIĞINA GİREREK, SÜSLEMİŞ OLDUĞUMUZ YILBAŞI AĞACININ ALTINDAKİ HEDİYELERİMİZİ BİZE DAĞITTI. BENİM HEDİYEMDEN ŞARJLI MİNİ EL SÜPÜRGESİ ÇIKTI. (ANNEM BENDEN GİZLİ ALIP OKULA GETİRMİŞ. :))) ) ÇOK GÜZEL BİR EĞLENCE OLDU.

BU YIL HERKESE SAĞLIK, MUTLULUK, BAŞARI VE BARIŞ GETİRSİN. HEPİNİZİN YENİ YILI KUTLU OLSUN....






AŞAĞIDAKİLER DE, EVDEKİ KUTLAMAMIZ İÇİN ANNEMLE BİRLİKTE YAPTIĞIMIZ KARDAN ADAM PANOSU VE YILBAŞI AĞACIMIZ...